Babylon’un kulisinde söyleşi için beklemedeyim. Zamanım kısıtlı, sorabileceğim şeyler sayılı, konuşmak istediklerim sınırsız. Gerginlik ile keyif arası bir yerde, durumun önemini tekrar idrak ediyorum. Birazdan konuşacağım prodüktörler, ekip olarak kendi kurallarını yazdı. Önce bu kara parçası üzerinde oyunu değiştirdiler. Şimdi ise geri kalanına yapabileceklerini göstermek için kararlı ve hevesliler.
17 Eylül akşamı, Babylon’un sezon açılışında sahne alan Artz ve Bugy ile bir araya geldik! İkili ile geçtiğimiz sene yayınlanan E.P’leri We Survive’dan, gelecek projelerine; müzik prodüktörlüğünden, bağımsız müzisyenliğe kadar merak ettiklerimiz hakkında söyleştik.
We Survive yayınlanalı 1 sene oldu, E.P’nin introsu 16 Eylül 2021’de yayınlandı. Her şeyden önce buradan başlamak istiyorum. Nasıl geçti bu 1 sene?
Artz: Çoğunlukla albüm sonrası süreç ne oluyor ne bitiyor diye baktık. Önümüzde birkaç tane Ezhel release’i vardı, 2022 içerisinde. Onları bitirdik. Birkaç tane daha çalışmamız gereken solo parçamız vardı, onları yaptık. Ondan sonra turnemiz vardı, corona nedeniyle komple ertelenmişti. Onların üzerine eklemeler yapılmıştı, onları da iki parçada bitirdik. Turneyle geçti. Şimdi kısmetse Berlin’e gidip, çalışmaya devam edeceğiz.
Royce da 5’ 9”nın son anda albüme dahil olduğunu öğrendiğimizde kendi aramızda “Daha fazlası mutlaka vardır.” diye düşünmüştük. Sonuçta, bu tür birliktelikler kısa sürede sonlandırılacak süreçler değiller, projelendirmek için zaman gerekiyor. Birlikte yaptığınız projenin devamı gelecek mi?
Bugy: Gelecek. Bu formatta olmasa bile, mutlaka bir şekilde böyle düetler yapmaya devam edeceğiz.
Artz: Evet, bir süre single’lar ile üzerinden gitmeyi düşünüyoruz, belki öyle bir planımız olabilir. Bir albüm olarak toparlamak, hem mental hem fiziksel olarak çok vakit alan, çok fazla uğraş gerektiren bir şey olduğu için single’lar üzerinden gitmek en azından 2023 içerisinde olabilme ihtimali olan bir şey. Biz de kendi aramızda konuşuyoruz. Henüz netleştirmiş olduğumuz bir şey yok ama Ezhel ile yaptığımız çalışmalara önümüzdeki aylarda ağırlık vereceğiz.
Bugy: Ama onun dışında var yani.
Artz: Aklımızda var, her türlü dönüyor.
Peki, yurt dışında konuştuğunuz bağlantılarınız albümü nasıl buldular? Bence bu albümün yeri Türkiye’de pek anlaşılmadı. Sizin dışarıdan aldığınız yorumlar nasıldı?
Bugy: Bizim okuduğumuz insanların, producer’ların tepkisi genelde çok iyi. Yurt dışında baya beğenildi. Sadece öyle çok duyulmadı ama bizim albümü yaparken asıl ilgilendiğimiz şey; “Karantinadayız şu an yapacağımız daha mantıklı bir şeyimiz yok. Bunu burada yapabilecek miyiz? Bu insanlar bizim beat’lerimizi dinleyince sevecekler mi? Nasıl gelecekler?” Tamamen buydu.
Benim düşüncem de buydu: “Potansiyeli ne kadar gösterebiliriz?”
Bugy: Evet tabii ki. Biz de zaten ilk kez böyle bir şey yaptık. Şimdi daha sonrakilerde de bakalım yani. Öğreniyoruz aslında biz de o dünyayı.
Artz: Bizim için, aslında hedeflediğimiz şey bu proje içerisinde çok dinlenen, [parçaları] ‘bütün kitlelere ulaştıralım’dan öte; “Biz böyle bir işi gerçekten yapabiliyor muyuz? Bu bağlantıları gerçekten kurabiliyor muyuz? Bu etkileşimi gerçekten yaratabiliyor muyuz?”
Karnemizde böyle insanlarla beraber çıkardığımız bir proje oluyor olması da aynı zamanda bizim için de güzel bir şey olduğundan aslında projenin temelinde düşünmüştük.
İlk büyük infilaktan bahsediyorum, Müptezhel sonrası, üzerinizde bir baskı hissedip hissetmediğinizi o dönem çok merak etmiştim. Sanırım iki yol oluyor; ya o baskının altında eziliyorsun ya da bir şekilde baskının üstesinden gelip devam edebiliyorsun, daha da özgürleşiyorsun. Sizde böyle bir şey oldu mu? Çünkü hissetmeye başladım, yavaş yavaş kendi formlarınızı da kırıyormuşsunuz gibime geliyor.
Bugy: Müptezhel‘den sonra sadece çok yoğun çalıştığımız için o yorgunluk, o baskı sadece o olabilir ama onun dışında sürekli böyle bir şeye kanalize olduğunuz zaman baskı hissetmiyorsunuz.
Artz: Hissediyoruz aslında biraz. O baskı da bizi aslında biraz da hayatta tutuyor.
Ama sanırım, kişisel bir baskı yani dışarıdaki dinleyicinin veya herhangi birinin baskısı değil. İçsel bir şey..
Bugy: Yok, ya zaten bizim hani, hep mantalitemiz “Biz dinlediğimizde bu şarkıyı beğeniyor muyuz?” Ondan sonra zaten yayınlıyoruz.
Bir sonraki sorum da aslında..
Bugy: Bu muydu? (Gülüyor)
Buna benzer bir şeydi. Klasik janr kalıplarının dışında işler yapıyorsunuz aslında. Hem Ezhel ile hem de yaptığınız bireysel işlerde şunu görüyorum; rap prodüktörü ya da hip hop kökeninden gelmenize rağmen artık ‘müzik adamı’ kimliğiniz var bana göre. Bu bir müzikal yolculuk mu? Yoksa hala aynı alanda kaldığınızı mı düşünüyorsunuz?
Bugy: Ya mesela arada bir konuşuyoruz: “Acaba 3-5 yıl sonra biz böyle sadece band mi oluruz? Tamamen farklı bir şeye mi yöneliriz? Veya ben oturur sadece mix mi yaparım?” Ya kesinlikle müziğin içerisinde oluruz. Sevdiğimiz herhangi bir türü, herhangi bir işi zaten yaparız yani. Öyle sadece hip hop producer’ı olarak da bakmıyorum.
Müzikal başarı üzerine çok düşünüyorum; ‘streaming sayıları’, ‘kalıcılık’ ve ‘zamansızlık’. Uzun vadeye baktığımızda ‘kalıcılık’ ve ‘zamansızlık’ en önemli başarı kriterleri oluyor. Yaptığınız birçok iş bence memleket tarihine çoktan geçti. Türkiye’de sizin olmadığınız bir müzik tarihi yazılmayacak büyük ihtimalle. Bu konu hakkındaki düşünceniz nedir? Bunu hissediyor musunuz? Belki yaparken değil ama release olduktan sonra ya da üzerinden 1-2 sene geçtikten sonra..
Bugy: Yani evet, 5 sene sonra bile hala chartlarda olan şarkıyı görünce, diyoruz: “Herhalde bu olmuş.” Bilmiyorum, bakalım. Umarım 20 sene sonra da onları dinleriz, dinler insanlar.
Bana Jedi Şövalyesi gibi geliyorsunuz; bir tür adanmışlık var, stüdyoda çalışıyorsunuz. Beraber çalışırken, büyük ihtimalle tıkandığınız noktada paslaşıyorsunuz. Peki release sonrası dönüp dönüp dinlediğiniz şeyler oluyor mu? Yoksa tamamen uzaklaşıyor musunuz?
Bugy: Yok abi, biz release sonrası -artık hatta şarkı releaseleniyor- hala “Acaba bunun mix’ini şöyle mi yapsaydık? Böyle mi yapsaydık?” O soru işaretleri hep kalıyor.
Artz: Bir kere bi’ release’de şey olmuştu. Sabah kalktık, Bugy uyanmış telefonda çıkmış şarkının mix’ini dinledi. Dedik ki “Artık çok geç yani. Spotify’dan dinliyorsun şarkıyı.” “Olsun yine de bi’ bakayım” dedi. (Gülüyorlar)
Ama sahnede yine de değişikliğe gidiyorsunuz. Formasyon değişiyor, canlı enstrümanlar giriyor. En azından sahnede çalarken bir şekilde oynuyorsunuz.
Bugy: Sahnede o şansımız var. Ama yayınlandıktan sonra platformlarda değiştiremiyoruz.
Son sorum da işin ‘business’ tarafıyla alakalı. Bence bir çok şeyi önceden gördünüz. Basılı medyanın tükenişi, streaming platformlarının gelişi, dağıtımın kolaylaşması vs. Bağımsız müzisyen olmanın avantajını ve dezavantajını başka müzisyenlerle de konuşuyoruz. Birçoğu kemik kitlesi olmadığı için çekiniyor. Sizin için durum nasıl? Her şey ile uğraşıyor olmak yormuyor mu? Müzisyenlikten biraz da olsa çalıyor diye düşünüyorum.
Bugy: Bir yandan yoruyor ama bir yandan da en iyisi bu yani. Herhangi bir şey yaparken asla deadline’ımız yok. Her şey bizde.
Total kontrol…
Bugy: Evet, total kontrol…
Artz: Bir tane şarkının artwork’üyle ilgilenmeyi hatta gerekirse klibini izleyip, “Şöyle mi olsa?” diye kafamızda döndürüp, fikri vs. düşünmek de hoşumuza gidiyor yani. Onun için, aslında biraz daha rahat manevra yapabildiğimiz pozisyonlarda kendinizi daha rahat hissediyorsanız… Aslında bu bir tercih meselesi yani. Plak şirketiyle çalışıp, çalışmamıştan öte kendi yapmak istediğim şeyi gerçekleştirebilme hızım ve kolaylığım rahatsa benim için zaten önemli olan konu o. Bunun dahilinde de çalıştığımda mutlu oluyorsam sıkıntı yok. Sonuç iyiyse gerisi önemli değil.