Kulaklığı takıyorum: ‘Play’. Henüz ilk 30 saniyenin içindeyim, gözümün önüne Kassovitz’in “La Haine” filminden sahneler geliyor; etraf siyah-beyaz. Sonraki 15 dakika bir tür infilak hali. Ve şimdi buradayız, geçtiğimiz aylarda yayınlanan Riziko’nun artçıları hala devam ederken, Allame ile bir araya geldik!

“90’lardan duymaya alışık olduğumuz drum’lar ve tabii ki sampling melodilerin birbirini tamamladığı bir albüm oldu” dediği Riziko’yu, albümün sound’unu, multidisipliner yaklaşımını, uzun süredir merakla beklediğimiz Allamonstra’yı ve merak ettiklerimizi konuştuk.

Riziko‘yu, 87 ile karşılaştırdığımda daha acayip bir yere oturdu. Tavır aynı tavır, Allame bildiğimiz gibi; fişek ama burada farklı bir şey var. Ana akımda giderek daha da azalan türden cut’lar, scratchler, ne kadar doğru ifade edebilirim bilmiyorum ama ‘çağdaş bir boom bap sound’u var.   

Sizin Riziko ile ilgili baştaki düşünceniz nelerdi? Albümü baştan mı böyle tasarladınız? Yoksa o dönem için her şey organik bir şekilde, kendiliğinden mi gelişti?

Önce şunu söylemeliyim ki çok güzel tarif ettiniz, albümde genel hatlarıyla modern boom bap sound’unu kendi müzik anlayışımla birleştirdim demem doğru olur. Scratchler Harun Adil ve Beatmaster tarafından yapıldı. 90’lardan duymaya alışık olduğumuz drumlar ve tabii ki sampling melodilerin birbirini tamamladığı bir albüm oldu. Eski okul bir albüm yapma fikri uzun zamandır aklımdaydı, nitekim Tepki ile benim producer olduğum eski kafa bir albüm yapıştık bu da serinin devamı gibi oldu. 

Albümde Harun Adil, K”st ve Necip Mahfuz’u konuk ettiniz, üçü de çok sıkı isimler, üçü de çok sıkı parçalar. Uzun süredir müziğinizi takip ediyorum ve bu featuring denilen şey konusunda siz başarılı birçok parça hatta albüm dinledik. Hem bu albüm özelinde hem de işbirliği yaptığınız isimlerle ilgili genel yaklaşımınız nasıldır? Beraber üretmeye ve çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Albümdeki düetleri albümün tarzı gereği o sound’a çok yakışacağını düşündüğüm isimlerden seçtim, hepsi arkadaşım ve müziğini beğendiğim insanlar. Tabii ki birçok isim düşündüm ama eski okul işler bir noktada tercihen aynı ruhu paylaşabileceğin sanatçılarla daha başarılı olur diye düşünüyorum. Biz de albümde bulunan sanatçılarla güzel bir enerji yakaladık.

Kendi çizgilerinizi koruyarak, değişmeye / dönüşmeye oldukça açık olduğunuzu düşünüyorum. Genel algıdan ve yaklaşımdan farklı olarak, işleriniz ‘sound’, ‘söz işçiliği’, ‘tavır’ veya ‘ifade biçimlerinin’ birbirlerinden ayrı ayaklar olduğunu ispatlar gibi. Daha açıkça ifade etmek gerekirse; çağdaş sound duyduğumuz bir parça lirikal içeriği de kötü bir parça olacağı anlamına gelmiyor. Bir önceki soruyla da bağlantılı olarak şunu merak ediyorum: Allame için bütün prodüksiyon sürecinin sonunda elde kalan nedir?

Kısaca bana has ve tüm zamanlara uygun olmasını hedefliyorum yaptığım bütün işlerin, tabii bu yalnızca teknik bir tanımlama gibi algılanmasın. Her şeyden önce yaptığım parçanın duygusu ve hafızamda kapladığı yer çok önemli. Bence müzik, sanatçının kendini tam anlamıyla boşalttığı anda anlam kazanıyor. Onunla aynı hissi, hayatının bir anında dahi yaşamış olan dinleyiciyi yakalıyor ve ortaya çıkan iş zamansızlaşıyor günün sound’u her ne olursa olsun.

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

ALLAME (@allame)’in paylaştığı bir gönderi

Multidisipliner bir sanatçısınız. İşlerinizin credits bölümüne baktığımızda çoğu alanda adınızı görüyoruz. Belki bu durum çok önceleri mecburiydi ama şimdi bir tür ‘auteur yönetmen’ gibi çalışıyorsunuz; total kreatif kontrol sizin elinizde. Müthiş bir şey! Bir sanatçının ulaşabileceği hem en keyifli hem stresli konum böyle bir yerdir sanırım. Sizin açınızdan nasıl gözüküyor bu durum? Kendinizi başka sanatçılarla, profesyonellerle çalışırken durdurabiliyor musunuz? Ve yaratıcı sürecin tamamına eliniz değdiği için şunu da sormak istiyorum: Sizce bir eser bitirilebilir mi? Yoksa nihayetinde ancak terk etmek mi mümkün?

Doğrusu çok yorucu ama kendimi engelleyemiyorum hep bi’ şeyler eksik kalacakmış gibi bir hisse kapılıyorum ama günün sonunda huzurlu uyuyorum. Biliyorum, bu açıklama çok kaprisli gibi gözükecek ama şöyle düşünüyorum; Eğer bir duyguyu ya da bir anıyı anlatacaksam ve bunu ben yaşamışsam, finalde bu fikrin bende uyandırdığı hisler başka kimsede aynı şekilde filizlenmiyor. Yani sadece üretim aşaması için söylüyorum bunu, finalde ortaya çıkan iş tam anlamıyla beni yansıtıyor diyebiliyorum bu şekilde. Aslında her şeyi ben yapmalıyım gibi bir derdim yok, sadece işin tam anlamıyla neyi anlatmak istiyorsam onu bütün bir şekilde yansıtmasını hedeflediğim için böyle oluyor.

Bir önceki soruyla bağlantılı olarak hem MC hem prodüktör olarak genel geçer bir iş akışınız/workflow’unuz var mı? Bir yandan düşünce, his ve ifadenin kesişiminde sanat üretiyorsunuz, öte yandan işin teknik, prodüksiyonla alakalı süreçleri işliyor. Bütün her şeyi yoluna koyarken siz nasıl çalışıyorsunuz?

Şarkı üretmek genel olarak planlı yaptığım bir şey değil dolayısıyla üretim süreci benim için çok eğlenceli geçiyor. Misal söylüyorum günün herhangi bir saatinde aklıma bir söz geliyor, nakarata dönüşüyor ve oturup onun üzerine bir alt yapıya başladığım oluyor veya bi’ alt yapıya başlıyorum aynı gün içinde kendimi şarkının mix’ini yaparken buluyorum. Kendimi bölünüyormuş gibi hissetmiyorum aksine bütüncül çalıştığımı düşünüyorum.

Birkaç sene evvel, Allamonstra isimli bir drum pack yayınlayacağınızın haberini almıştık. Sanırım bazı prodüktörlerle de paylaşmıştınız. Böylesi projeler beni çok heyecanlandırıyor. Bu projedeki son durum nedir?  

Bir türlü yayınlayamadım ama önümzdeki günlerde herkesin edinmesini sağlayacağım, şu sıra sürekli stüdyomda yeni işler hazırlıyorum ilk fırsatta helledeceğim söz (gülüyor).

Eski albümlerinizi remaster yaptığınızı duyurdunuz. Hem bugününe hem de geçmiş kataloğuyla dinlenen sanatçıların oldukça önemsiyorum. Bu uzun süreli, sağlam bir inşa anlamına geliyor. Maddi zorlukları bir kenara bırakırsak, bu albümlerin en azından bazılarını limitli sayıda da olsa fiziksel edisyon olarak basmayı planlıyor musunuz? Ve sizden yakın veya uzak gelecekte, geçmişten kalan ve yayınlanmayan şarkılar duyabilme ihtimalimiz var mı? Bir tür ‘B-Sides’ gibi yani.

Evet eski albümlerimi mümkün mertebe elden geçirdim. Bazı şarkıların proje hallerini bulamadım, bazılarının beat’lerini yeniledim. Çok sevdiğim bir iki albümüm vardı ama mix’leri geçmiş şartları düşününce çok yetersiz geliyordu güçlendirmek istedim, eski hallerine kıyasla daha güzel duyuluyorlar artık. Yayınlanmamış şarkı konusuna gelecek olursam, önümüzdeki kış eski şarkılarımdan oluşan bir bootleg çıkarmayı düşünüyorum. İçerisinde 15-20 yıllık şarkılar barındıran bir albüm, iyisiyle kötüsüyle dinleyiciler katettiğim yolu görsünler istiyorum.

Sosyal medyada ve özellikle konserlerinizde gözlemlediğimiz kadarıyla aşırı sağlam bir kemik kitleye sahipsiniz. Her yaptığınız işe bu kadar hakim olan ve en önemlisi saygı duyan insanların olması sizin için nasıl bir his? Tüm bunlar müzikal kariyerinizde sizi nasıl besliyor?

Sağ olsunlar kıymet verip dinledikleri bırakmadıkları için… Tabii ki duyguyla ilgili bir iş yapıyoruz ve bu insanlar tarafından uzun süreli bir şekilde alınıp saygı görüyorsa bu çok önemli bir motivasyona dönüşüyor benim için.

Yakın gelecek için planlarınız arasında neler var? Özellikle artık solo bir İstanbul konserinde sizi dinleme fırsatı yakalayabilecek miyiz?

Ben kış insanıyım havalar soğuyunca konserlerimiz başlayacak. Tabii ki İstanbul’da Ankara’da ve çeşitli şehirlerde konserler yapacağım şu sıra üretim halindeyim.