ŞAM kayitdisi.co’da!
Son albümü P.O.P Mixtape pt.3‘ün sold-out olan lansman konserinden önce Babylon kulisinde söyleştiğimiz sanatçı ile müziğinin çok yönlülüğünü, yakın gelecekte yayınlamayı planladığı yeni projesini, beraber çalıştığı isimlerin müziğine katkısını ve merak ettiklerimiz hakkında konuştuk. Kendi alanındaki saygı kavramını sorduğumuz da ŞAM, “Kültür mantalitesiyle bir hizmet (sorumluluğu) hissedip, diğer alt nesillere olsun, yanındaki nesillere olsun bir şeyler yapmaya çalışan insanlara saygı duymak benim derdim. Onlara saygı duymak zorunda hissediyordum.” diyor ve devam ediyor, “Hangi yaşta olursan ol, önemli olan senin hip hop kültüründen neyi istediğin, neyi ortaya koymak, yapmak istediğin ve yaptıklarındır.”
P.O.P Mixtape pt.3 çıktı ve biz de lansman konserinden hemen önce konuşuyoruz. Adettendir, albüm hakkında ne söyleyebilirsiniz?
İlk çıkan mixtape’imin devamı, üçüncü serisini çıkardım. O yüzden ben de biraz manevi değeri çok yüksek ve yapım sürecinde de çok içimden bir şeyler katarak yaptığımı düşünüyorum.
P.O.P Mixtape ya da P.İ.Ç ya da başka bir şey, yaptığın işlerin sound’ları değişse de öz aynı kalıyor. Dediğin gibi belli ki “keramet sende”, hiç biri eğreti durmuyor. Sence bu kadar çok yönlü olabilmeni sağlayan şey nedir?
Kendimi daha ait hissettiğim bir sound tabii ki var. O da daha jazz rap, boom bap, abstract hip hop. O janrlar kendimi daha kendimi asıl hissettiğim şeyler. Ama onun dışında bu P.O.P olayında da yapmak istediğim, yurtdışında ya da genel dünya piyasasında güncel olan, hype olan sound’ları tercih etmek. Gönül isterdi ki Türkiye’deki sound’ları da tercih edelim ama çok kötüler yani popüler olanlar. Almanya piyasasını da çok sevmiyorum. Bu P.O.P Mixtape serisini daha çok Amerika’da çıkan güncel sound’lar üzerinden yapmayı seviyorum ve bu son çıkan janrlarda, zaten P.O.P serisini trap bazlı yapmaya çalışan bir insanım. Bu yüzden trap’in de en sevdiğim yanı Memphis 90’lardaki ilk çıkan type’lar. Bu yüzden bu albümün genel kemik sound’unu oturtmaya çalışıp, yanına bu yeni çıkan, işte rage ve pluggnb olsun, bu yeni soundları yanımdaki D3, 2run, Abugat gibi insanların da hani böyle müzik zevkleriyle, onlardan da görerek, etkilenerek böyle oluşturduğum, yaptığım eklemelerle oluşan bir albüm.
2018’den beri boş bir sene geçirmedin herhalde. Çok üretkensin, ondan önceki kısım biraz gelgitli ama her sene bir albüm yayınlıyorsun. Aynı üretkenlikle devam etmeyi düşünüyor musun?
Evet, bu sene de aynı şekilde hazırladığım, çok yakın bir zamanda çıkarmak istediğim, daha kendimi ait hissettiğim sound’larda bir albüm daha var. Şu an hazır ve kayıt aşamasında. Yani böyle devam ediyor. Kendime böyle bir zorunluluk da hiç bir zaman koymuyorum. Sadece içimden geldiği gibi, içimden geldiği zaman müzik üretmeye gayret gösteriyorum. Çok fazla kendimi o alanda buluyorum, çok fazla üretiyorum.
MF DOOM‘u çok sevdiğini biliyorum…
Evet, idollerden.
ŞAM ve Şamil Oymak’ı birbirlerinden ayıramıyorum. Belki de senin stilinin özünde yatan şey de budur. Bir persona yaratıp onunla bir şeyler üretmeyi hiç düşündün mü?
Aslında şu an yaptığım şey, bıraktığım albümler falan, aslında biraz öyle gibi de düşünüyorum. Çok MF DOOM gibi olmasa da. Hani tamamen bir karakter yaratmak üzerine değil de, daha kendi içimde olan benlikleri anlatıyorum gibi, atıyorum 2-3 farklı ben… Her gün aynı insan olamıyorum yani. Bazı günler değişiyor mood’um. İnsanın mood’larını bir karaktere yedirip… Şarkılarda anlaşılabiliyordur o ama bir keşkem var, o da daha diğer type, atıyorum 47 ve P.İ.Ç gibi albümlerin adını farklı bir isimle yayınlasaydım da, bu geri kalan şeyleri… Mesela H.İ.Ç ne P.O.P‘a uyuyor ne diğerlerine o da bambaşka bir karakter. Bunları daha farklı isimle yapmak isterdim ama unuttum en başında bunu. Unuttum derken aklıma da gelmedi.
47 Mixtape ve P.İ.Ç albümlerini çok seviyorum. Her seferinde, bir kaç kez dinledikten sonra, açıp A Tribe Called Quest, MF Doom, Madlib ya da Kero One gibi Jazz, lo-fi kökenli müzik yapan isimleri dinliyorum. Sana bununla ilgili bir şeyler soracak iken Jasper Williamson ve Cenk Esen ile yaptığınız SMA-AB‘nin yayınladığı haberini aldım. Çok sıkı olmuş gerçekten. Jazz Rap, Nu Jazz, Urban Jazz’a ya da her neyse ise, bir band ile çalmayı düşünüyor musun?
O zaten en büyük, lafı açılmışken, yani o kendi hissettim sound’da en büyük şansım da kendimi hiçbir zaman “keşke yurt dışındaki…” Alchemist hariç, tabii ki çok istediğim insanlar var ama… Yine Portrait (and a Dream) grubuyla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Mali (Mehmet Ali Şimayli) olsun, Cenk (Esen) olsun. Petrichord‘tan Arsan (Salaryfar) var. Adham Baba (Farid) var. Anıl K.Y var, bu yeni albümde gelecek. Zaten Ozoyo ile baya şeyler çıkıyor. Bu insanlar bana o kadar çok haz veren insanlar ki, hepsiyle ayrı ayrı çalışırken… Hepsi zaten idolüm gibi gördüğüm insanlar, müziğe olan bakışları ve çalışkanlıkları olsun. O insanlarla birlikte de müzik üretmek, böyle daha mood’uma girip daha da iyisini yapmam gerektiğini düşündürtüyor.
Alchemist ile çalışmak isterim demiştin ya..
O zaten ben büyük hayalim…
Ben de hayalimi söyleyeyim bak soruya da yazmışım: “İmkanım olsa, seni Madlib ve Alchemist ile aynı stüdyoya kapatırım.”
Gözümü kapatsınlar ve Alchemist’in stüdyosuna koysunlar. Bir anda açayım, her yeri ezbere biliyorum. O kadar çok videosunu izledim ki, seviyorum yani…
Var mı başka böyle? “Keşke olsa” dediğin, hayalini kurduğun diyeyim.
En büyüğü Alchemist onun dışında Madlib’i de çok seviyorum prodüktör olarak.
2009 ya da 2010 olması lazım, sizi Kadıköy’de bir partide sahnede acapella yaparken dinlemiştim, Ultrasonic’in açılış partisi olabilir. Aradan 13-14 sene geçti. Aradaki süreç bence Türkçe Rap tarihinin çok önemli bir süreci ve sen çok önemli bir yerde çok önemli isimlerle beraberdin. Burada küçüğün büyüğe ne olursa olsun saygı duymasıyla alakalı saçma bir dayatma var. Büyüğün küçüğün birbirlerine saygı duymasından ziyade bireyin birbirleriyle olan ilişkisinden bahsediyorum. Senin ‘saygı’ kavramına bakışın nasıldır?
Yani ben böyle biriyim. Belki kimine göre bu çok saçma ya da çocukça gelebilir. Biraz bu kültüre biraz bağlılık hisseden.. Ve olayın şey tarafında da değilim, hani bir tek kendi tayfamın kültüre bağlılığı da değil. Atıyorum, bizim tayfadan uzak ya da hiç tanımadığım insanlar var ve bu kültüre ya da etrafındaki insanlara olan katkısını biliyorum. Ve saygımı sonsuz tutuyorum, ne yaşı önemlidir benim için ne başka bir şeyi. Tabii ki yaşı büyük olunca zaten insan daha da bir şey oluyor. Ve yani benim için, bir insanın ne kadar dinlenmesi ya da genel müzik dinleyicisinin o insanı nasıl gördüğü değil de o insanın, nasıl desem, bir müziği iki de etrafında bu kültüre yapabilecekleri… Yani, bir tek kendini düşünmesi değil de etrafındaki insanları da düşünüp onlara şey yapabilmesi önemli.
Onlara, bu kültür mantalitesiyle bir hizmet (sorumluluğu) hissedip, diğer alt nesillere olsun, yanındaki nesillere olsun bir şeyler yapmaya çalışan insanlara saygı duymak benim derdim. Onlara saygı duymak zorunda hissediyordum. Diğer türlü bir insan sadece kendini düşünüp, kendi şeyi peşine gidiyorsa ona saygı duyup duymamak benim elimdedir. Yani, buna saygı duymamam da benim hiç bir türlü kültüre saygısızlığım da olmaz bence. Bence yaşın çok bir önemi yok yani. Hangi yaşta olursan ol, önemli olan senin hip hop kültüründen neyi istediğin, neyi ortaya koymak, yapmak istediğin ve yaptıklarındır. Tabii ki de bazı insanlar zamanında iyi şeyler yapmış ama 1 sene 2 sene yapmış. 20 senelik bir müzik hayatı var yani. 19 seneyi de görmemezlik yapmak artık saçma geliyor.
Eskiden kullandığımız ve benim çok sevdiğim “Conscious Rap” diye bir tabir vardı. Kendini politik bir MC olarak görmediğini biliyorum. Siyasi olmayabilir ağzımızı açtığımız anda politik oluyoruz. Bence sen birey olarak da müzisyen olarak da çok politiksin. Hala kendini politik görmüyor musun?
Yani gerçekten politik hiç görmüyorum çünkü çok apolitik bir insanım. Politikayla ve ‘politik’ kelimesinin geçtiği hiçbir şeyle bir alakam yok. Daha çok kendi inanç sistemindeki şeylerle yaşayan, kendi dünyamda yaşayan bir insanım. Bu ülkede gerçekten o dediğiniz türde çok iyi yapan, işte kendim gördüğüm şekilde, Çağrı Sinci olsun, K”st olsun… Hani çok çok fena böyle isimler var. O insanlara bakınca, kendime böyle bir adlandırma yapmam hani şey kaçıyor…
Basketbol karması yapıyorsun, kimi söylersen söyle, MC, prodüktör, yerli-yabancı farketmez. Rap dünyasından ilk 5’in kimler olurdu? Ve koç da seçersen şahane olur benim için.
Koçu hiç bilmiyorum (Gülüyor).
Yasiin Bey?
Türkiye’den ve kendi çevremden gitmek istiyorum ben. (Gülüyor) Maestro‘yu alırdım mutlaka, Berk Abi’yi. Monoman Abi’yi kesin alırdım. Grey‘i alırım tabii ki de, kardeşim… Bir kişi daha koymalıyım. (Düşünüyor) Adham Baba’yı alayım ya (Gülüyor).
Peki konserden ne bekliyorsun? Nasıl hissediyorsun daha doğrusu?
Hazırım ya, baya, harbiden (Gülüyor)
Stüdyo mu? Sahne mi?
Stüdyo, her zaman. Daha sevdiğim alan.
Sen burada da tersine gidiyorsun, genelde sahneyi severler ya…
Aynen, ben daha hani keşke daha değişik sahneler olsa. Sokakta direkt insanlara hiç sahne olmasa…
In-your-face direkt..
Aynen, öyle müzik yapabilsek.