Can Özen ve Orkun Atik‘ten oluşan The Away Days ile 12 Aralık’ta Zorlu PSM Lokalize serisi kapsamında verecekleri konser öncesi bir araya geldik. Konsere özel bir tasarım ile dinleyicilerinin karşısında olacaklarını söyleyen grup, belgesellerinin ilk çekimlerini de yine bu konserde gerçekleştireceklerini duyurdu. Tüm detaylar Kayıt Dışı’nda!
Şimdilerde neler yapıyorsunuz veya gelecek için planlarınız var mı? Yakın zamanda yeni parçalar duyabilecek miyiz?
Evet yeni şarkılar yapıyoruz. Bizim için aktif bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.
Müzik endüstrisi uzun zamandır dönüşüm içerisinde. Yeni dağıtım ağları, yeni gelir modelleri, yeni pazarlama araçları ve tabi ki değişen algı ve davranışlar… Müziğinizi üretirken kitlelerin/müzisyenlerin/sektörün eğilimleriyle ne kadar ilgileniyorsunuz? Parçaları yazarken ve/veya post-prodüksiyon sürecinde ‘dışarıda’ olan biteni önemsediğiniz ya da öncelediğiniz oluyor mu?
Kesinlikle içimizden geleni yapıyoruz. Hiçbir zaman bu şarkı tutar gayesiyle yola çıkmadık. İçimizden geleni yaptık ve böyle devam edeceğiz.
EP, single ve albüm formatında yayınladığınız çalışmalarınız oldu. Özellikle pandemi sonrası dönemde, yayın sürecini zaman yaymak, hatta single single ilerlemek oldukça mantıklı ve bir çok müzisyen de bunu yapıyor ama siz en çok hangisinde rahat hissediyorsunuz? Favori bir formatınız var mı?
Albüm kesinlikle her zaman bizi daha mutlu edecek bir yöntem ama bir yandan da bazen yaptığımız şarkılar arasında süreler olabiliyor ve bunları aynı konsepte koymak zor olabiliyor bu yüzden duyguları bağımsız olarak ifade ettiğimiz single’lar hoşumuza gidiyor ama kesinlikle albümden yanayız. Her ne kadar günümüzde single’lar daha çok tüketilse de.
Müziğiniz bana oldukça sinematik geliyor. The Away Days müzikal olduğu kadar görsel bir proje de. Siz zaten -örneğin video kliplerde- görsel üretiminin de içindesiniz. Daha önce de Elsa Bleda, Elif Kalkan ve Burçin Esin gibi isimlerle çalıştınız. The Away Days için görsel dünya ne kadar önemli? Müziğinizin bir tamamlayıcısı olarak mı görüyorsunuz? Yoksa video ve görsel ile müziğinize ve ifade ettiğiniz duygulara, atmosfere bir katman daha eklemeyi mi önemsiyorsunuz?
Kendimizi hem görsel hem de işitsel olarak ifade etmeyi seviyoruz. Bence görsel taraf da bir sanatçının duruşunu ve karakterini aynı zamanda müziğinin karakterini belli eden bir şey. O yüzden her zaman görsel dünyayı da düşünüyoruz. Özellikle görsel tarafta olabildiğince cesur olmaya çalıştık. Türkiye’deki ilk eşcinsel erkek çiftin aşk hikayesini anlatan klip çektik. Halktan çok kötü tepkiler de aldık ama biz farklılığı savunmaya her zaman devam ediyoruz.
Uzun süredir sahnedesiniz hatta yanlış hatırlamıyorsam Dogzstar’a kadar uzanan bir geçmişiniz var. Bu süre içerisinde sadece Türkiye’de değil gezegenin de birçok noktasında sahne aldınız. En başından bugüne, müzisyen olarak, canlı performans beklentileri, mekanlar ve/veya seyircilerle alakalı hangi değişiklikleri gözlemlediniz? “Taksim-Beyoğlu” gibi bir habitat vardı. Özellikle 2013 sonrası her şey değişti. Müzisyen olarak, özellikle Türkiye özelinde siz ne düşünüyorsunuz?
Zor süreçlerden geçiyoruz. Yaklaşık 20 yıldır. Evet eğlence sektörü maalesef 2013’den itibaren çok negatif etkilenmeye başladı. Fakat burası artık öldü veya bir daha canlanmayacakmış gibi bir düşüncede kesinlikle değiliz. Hatta canlanması için biz de çalarak elimizden geleni yapıyoruz. Kısa zamanda herkesin umutla gülümseyip eğlenebildiği bir Türkiye’nin yaklaştığını hissediyoruz.
12 Aralık’ta Sweet Tempest ile birlikte Zorlu PSM’de, Lokalize etkinliğinde sahne alacaksınız. PSM’de daha önce de çalmıştınız. Konser hakkında neler söylemek istersiniz? Bu konsere özel bir şeyler yapacak mısınız acaba?
Bu konsere özel görsel bir tasarım yaptık her şarkıyı görsel bir tasarımla izleyebileceksiniz ve bir iki şarkıda güzel konuklarımız olacak. Yaklaşan belgeselimizin ilk çekimlerini bu konserde gerçekleştireceğiz.
Pandemi süreci ve yayınlanan genelgelerden dolayı konsersiz, performans görmeden geçirdiğimiz uzun bir dönem oldu. İktisadi taraftan, müzisyenler ve canlı performans sektörünün paydaşları için her şeyin kabusa döndüğüne en yakından şahit olduk. Sizin için konserler ne ifade ediyor? Hem seyirciyle aynı ortamda müziği icra etmek ne hissettiriyor Hem de maddi şartlar açısından ne anlama geliyor?
Günümüzde konser vermeden bir müzisyenin geçinebilmesi oldukça zor tabii ki. Bu yüzden tüm insanlar sevdikleri grupların ve sanatçıların konserlerine gitmeli, hele ki onlardan yeni bir şeyler bekliyorlarsa… Çünkü bu döngü tamamıyla karşılıklı bir şey. Özellikle her şeyin pahalılaştığı bu dönemde müzik yapmak, yeni müzik aletleri almak oldukça masraflı bir hale geldi. İnsanlara karşı empati kuruyoruz, bazıları bilet fiyatlarını pahalı buluyor. Bunu anlıyoruz sonuçta herkes için hayat pahalılaşıyor. Umarım insanlar da müzisyenlere karşı empati kurarlar. Bunun dışındaysa yaptığın şarkıyı, o hissi paylaşmak kadar eşsiz hiçbir şey yok. İnsan bazen sahneden hiç inmek istemiyor.
Zorlu PSM, önümüzdeki yaz, özellikle içinde bulunduğumuz şartları düşününce, gerçekten önemli konserler açıkladı. PSM Loves Summer kapsamında önce Arctic Monkeys, sonra DIIV ve Placebo duyuruldu. Tercih hakkınız olsa siz en çok kiminle aynı sahneyi paylaşmak isterdiniz?
Beni gitara başlatan gruplardan birisi Arctic Monkeys. Bir gün onlarla aynı sahnede olmak çok güzel olurdu. Bu şartlarda sektöre canlılık getirmeye çalışan tüm Zorlu ekibini de tebrik ediyorum.