Uzun süren DJ’lik ve radyo programcılığı kariyeri, Britanya yeraltı elektronik müzik sahnesinde bir kahramana dönüşmek ve olabilecek her klüpte çalmak… Ancak hepsi bu kadar değil: Farklı alt-janrları harmanladığı özgün sound’uyla UK elektronik müzik sahnesindeki yükselişine devam eden Emerald ile Sónar İstanbul 2025’te gerçekleştireceği performansından önce söyleştik. ”Sanırım daha çok bir türe göre değil, bir anlatıya, hikayeye, duyguya göre yazıyorum.” diyen sanatçı ile debut EP’sini, yeni kurduğu label’ını, gelecek projelerini, iş / yaşam / yaratıcılık dengesini nasıl kurduğunu ve tabii ki Sónar İstanbul 2025’teki performansı hakkında konuştuk.
Öncelikle geçen yıldan bahsederek başlamak istiyorum. Bir EP [Supreme Being] ve bir single [Freak in the Streets] yayınladınız. Parçalar otantik, yenilikçi ve tabii ki adrenalin doluydu. Setleriniz ile benzer bir his yaratıyorlar: Farklı alt türlerden farklı ses öğeleri aynı noktada birbirine karışıyor. Sanki hesaplanmış bir davranıştan ziyade içgüdüsel veya doğal bir davranış gibi. Müziğinizi veya sanatsal yaklaşımınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Teşekkürler! İnsanların sound’u kendi şekilleriyle nasıl yorumladıklarını duymak ilginç. Oturduğumda gerçekten, ”Tamam, tekno yapacağım” veya ”Şimdi elektro yapacağım” diye düşünmedim. Sadece o sırada gerçekten hissettiğim seslere, enstrümanlara, makinelere, sample’lara ve ritimlere odaklandım. Bunları birleştirerek ve sonra ortaya çıkan şeyi duyarak deneyler yaptım! Sanırım daha çok bir türe göre değil, bir anlatıya / hikayeye / duyguya göre yazıyorum.
Yanılıyorsam beni düzeltin, Doğu Londra’da büyüdünüz ve Doğu Londra uzun zamandır pek çok cevhere ve çığır açan bir müzik sahnesine sahip. Yani, İngiltere ama özellikle de Doğu Londra, önemli bir yaratıcı merkez. Bu tür bir geçmişin ve ortamın sizin üzerinizde nasıl bir etkisi var?
Aslında Güney Batı Londra’nın dış mahallelerinde büyüdüm ancak yaklaşık 12 yıldır Doğu Londra’da yaşıyorum, yani hayatımın büyük bir kısmını ve 20’li yaşlarımın tamamını burada geçirdim. Doğu Londra birçok yönden güzel, özellikle müzikal açıdan yaratıcılıkla dolu: İlham almadan başarılı bir şey ortaya koyamazsın ve burada çok fazla çeşitlilik var. İlham almamak neredeyse imkansız.
Birçok iş yapıyorsunuz: DJ, müzisyen ve prodüktörsünüz. Bunların yanında radyo programları, röportajlar, seçkiler ve daha birçok şey yapıyorsunuz. Bazı açıdan kesişseler bile, aslında hepsi ayrı birer disiplin. Böyle yoğun bir hayata sahipken, öz disiplininizi ve iş / yaşam / yaratıcılık dengesini nasıl koruduğunuzu merak ediyorum.
Dürüst olacağım, bu konuda hâlâ çok iyi değilim. Her şeyin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bu. İşleri çok hızlı halletmek konusunda endişelenmemeye çalışıyorum çünkü o zaman çok stresli oluyor. Ortaya çıkan işin kalitesi o kadar iyi olmuyor ve bu şekilde kendimi o kadar eğlendirmiyorum, peki öyleyse bunun anlamı ne?
Bunu ekibim olmadan yapamazdım, burası kesin. Özellikle yöneticim zaman yönetimimde bana çok yardımcı oluyor. Her şey önceden planlama yapmak, bir şeyler yazmak ve kendinize bolca zaman vermekle ilgili. Ustalaşmam gereken bir sonraki iki şey ise yataktan çıkmak ve ertelememek!
Supreme Being’de 80’lerin bilimkurgu filmlerinden bazı örnekler kullandın. Ayrıca bir sanatçı olarak, hem ses dünyasına hem de görsel dünyaya eşit önem veriyormuşsun gibi görünüyor. Müzik dışında yaratıcı ilhamların neler?
O EP’deki örnekler ‘The Fifth Element’, ‘The Mandolorian’ ve ‘Blade Runner’dan. Evet! Bazen şarkıyı yazmadan önce görsellerin nasıl görüneceğini düşünüyorum. Muhtemelen oldukça geriye dönük bir kavram ama beynim böyle çalışıyor. Belki de film yapmalıyım ha?!

Eğer bir plak şirketim olsaydı, hem bir sanatçı hem de bir A&R temsilcisi olarak sizinle çalışmak isterdim! Ve evet, kısa bir süre önce Precious Stones adında bir plak şirketi kurdunuz! Yani, artık bir şapkanız daha var. Bize plak şirketi ve gelecek planlarınız hakkında biraz bilgi vermek ister misiniz?
Teşekkürler, o şirketi kurup işetmeye başladığında bana ulaş!
Precious Stones gerçekten de kendi özerkliğim için bir platform. Tam kontrole sahip olmak ve diğer insanları beklemek zorunda kalmamak istedim. Her şeyin tam olarak istediğim gibi duyulmasını ve istediğim gibi görünmesini istiyorum. Adını benden ve kız kardeşlerim Emerald, Ruby ve Sapphire’den alıyor ancak isim aynı zamanda sizin için değerli olan bir melodi bulmanın yarattığı o kutsal hissi de temsil ediyor. Yıl sonundan önce çıkacak birkaç yayınım daha var. Hatta beni şarkı söylerken bile duyabilirsiniz!
Bu söyleşiden hemen önce, kendi plak şirketinizden çıkacak ilk EP’yi –”Limerence”– duyurdunuz. Belki bize bu EP ve 1 Mayıs’ta yayınlanan ”Attraction” hakkında bir şeyler söyleyebilirsiniz?
Limerence, EP’deki dört parçanın da adını taşıyan, romantik aşırı takıntının 4 aşamasını tanımlayan bir kelimedir: Çekim [Attraction], Saplantı [Obsession], Hayal Kırıklığı [Frustration] ve Çözüm [Resolution].
Bu İstanbul’daki ilk performansınız değil mi? Peki, daha önce burada bulundunuz mu ya da ülkedeki müzik sahnesi hakkında bir şey biliyor musunuz?
Aslında İstanbul’da ikinci kez çalıyorum, bu yüzden geri döndüğüm için çok mutluyum. Şehri gerçekten seviyorum. Kedileri seviyorum, sokakları seviyorum, kahvaltıyı seviyorum ve buradaki müzik sahnesini biraz daha yakından tanımak istiyorum.
Peki Zorlu PSM‘deki Sónar İstanbul 2025 performansınız hakkında bize neler söylemek istersiniz? Bizi neler bekliyor?
Her zamanki Detroit house ve techno, elektro ve biraz UK’den bir şeyler, belki biraz break ve biraz da progresif müzik harmanımı çalacağım. Gecenin bizi nereye götüreceğini ve bir saate ne kadarını sığdırabileceğimi görelim!
Her şey için teşekkürler. Elbette, son söz sizin! Eklemek veya paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
”Tesekkurler! x”

Sónar İstanbul kapsamında Emerald, 9 Mayıs’ta Chemical Brothers’tan hemen önce SonarClub by %100 Müzik sahnesinde olacak. Etkinliğin biletleri ise Passo‘da satışta!