Son dönemin popüler seslerinden Canozan ile Ağlama Ben Ağlarım isimli yeni single çalışmasını konuşmak üzere bir araya geldik. 3 yıllık ilişkisinin bitişine denk geldiği için Ağlama Ben Ağlarım‘ın vokal kayıtlarının çok hisli geldiğini söyleyen müzisyen, daha sonra şarkının üstünde biraz daha uğraşsa da o dönemki kayıtların duygusunun daha yoğun olduğunu fark edip ham versiyonunu yayınlamış. Üretim sürecinin nasıl gerçekleştiğini sorduğumuzda, “Hislerim anlık nerede gelişiyorsa orada harekete geçmeye çalışırım. Çünkü o spesifik duygular bir daha gelmeyebilir veya ne zaman geleceğini bilemem.” diyen Canozan, çok daha fazlasını söyleşimizde anlattı. Keyifli okumalar!

Ağlama Ben Ağlarım isimli yeni parçanızı müzikseverlerle paylaştınız. Bu parçanın hazırlık sürecini sizden dinleyebilir miyiz?

Besteyi yazmam 6 ay falan sürdü sanırım. Son bir cümleyi arkadaşım Kaan Arslan yazdı. Evdeki stüdyoda demo kaydettik Buğra ve Canberk ile. 3 yıllık ilişkimin bitişine denk geldiğinden dolayı sanırım vokal kayıtları çok hisli geliyor bana. Özellikle o dönemden sonra şarkının üstüne daha da uğraştım ancak o dönemde yaptığım halinin daha duygu yoğunluklu olduğunu farkettim ve editlenmiş olan değil daha ham olan versiyonu yayınladım.

Parçalarınızı dinlediğimde olmayan aşk acımı çekiyorum desem yalan olmaz. Bu kadar hisli, insana dokunan şarkılar yapıyor olmanızın püf noktası var mı?

Sanırım bu bir savunma mekanizması, negatif veya travmatik olaylar yaşadığımda küçüklüğümden beri elime gitarı alır ağıt yakarım. Sözlerden vokale, gitardan mikrofona giden bir hat var. Bu hat mikrofondan bilgisayara ve ordan sizin kulaklıklarınıza ulaşıyor. Bence bu hat üstünden duygular taşınabiliyor. Siz bu şarkıyı dinlediğinizde o duygular hoparlörlerden havaya ve kulağınıza gelip beynimizde aynı duyguları tetikliyor. Yani bir nevi eğer samimiyetim güçlüyse o duyguları hissediyorsunuz. Bilim bunu destekler mi bilmiyorum ama kesinlikle böyleymiş gibi hissettiriyor.

Bir noktada da diğer isimlerden ayrışan şarkılarınız var. Yani “Canozan tarzı” denilen bir şey var ki sözleri veya melodileri duyduğumuzda size ait olduklarını anlayabiliyoruz. Müzik sektöründe birçok kişinin “aynı” müziği yaptığı şu dönemde ayrışabilmeyi nasıl başarıyorsunuz peki? Ya da bir gün o aynılaşma girdabına girmekten çekiniyor musunuz?

Ben aslında yeterince ayrışabildiğimi düşünmüyorum çünkü ister istemez benzer toplumsal kodları kullanıyoruz dönemdaşım şarkıcılarla. Beni bu bağlamda ayıran şey sanırım müzikal fikirlerden çok hızlı sıkılmam. Yani synthesizer da olsun, drum machineler de olsun, ama çok güzel bi davul kaydı da olsun. Bazen vokalim net ve ham olsun, bazen o kadar dijital olarak işlensin ki tanınmasın istiyorum. Galiba maymun iştahlılıkla ilgili biraz. 

Ağlama Ben Ağlarım’a dönecek olursak, şarkıda “Ağlama ben ağlarım, sen benim diğer yarım” diyorsunuz. İkili ilişkilerde nasıl bir dinamiğiniz var? Herkes için her şeyi yapan, karşı tarafın mutluluğu için kendinizden ödün veren biri misiniz?

Aslında bakarsanız değilim. Belki de bu sebepten çok fazla ciddi ilişkim olmadı. Ama tabiki sevdiğim insanın mutlu olmasını ister, ona göre çabalarım ama genel anlamıyla dediği dedik, zor bir insanım. Çoğu zaman bu zorluklar için rasyonel nedenlerim oluyor ama ilişkileri yönlendiren şeyler rasyonel olmuyor. Hislere göre şekilleniyor ilişkilerin gidişatı. Duygulara önem veren biriyim, bu sebeple genelde yazdıklarımdaki duygunun gerçek olmasına önem gösteriyorum.  

Üretim süreçleriniz genellikle nasıl gelişiyor ve ilerliyor? Planlı programlı bir şekilde mi ilerlersiniz yoksa hisleriniz anlık olarak nerede gelişiyorsa orada direkt harekete geçer misiniz?

Hislerim anlık nerede gelişiyorsa orada harekete geçmeye çalışırım çünkü o spesifik duygular bir daha gelmeyebilir veya ne zaman geleceğini bilemem. Müzikal fikirlerin geldiği anda pratiğe dökülmesi en sağlıklısıdır bence çünkü öyle olmasaydı o zaman gelmezlerdi, buna inanıyorum. Üretim sürecim genelde ilham gelmesini beklemeden oturup çalışmakla geçiyor. Provalarımızı veya teknik çalışmalarımızı planlı yaparız ancak yaratıcı üretimler genelde takvime uymazlar. Esnek bir şekilde duygulara göre şekillenmeyi isterler. Bu da benim tecrübeme göre genelde geceleri oluyor. 

Üretim sancılı bir sürece dönebiliyor. Baştan sona bir albümün bütün aşamaları, turneler, basın ilişkileri… Her bir aşama farklı zorluklara ve eğlenceye sahip desek yanlış olmaz herhalde? Bir müzisyen olarak sizi en çok zorlayan veya keyif aldığınız an hangisi?

Beni en çok heyecanlandıran an iyi şarkının aklıma geldiği, gitarımdan tınladığı an, bir de yayınlanma anı. İki büyük hevesi buralarda yaşıyorum. Stüdyoda fotoğraf çekinmeyi çok seven birisi değilim. Ya da pazarlama, mailleşme gibi yönlerini sevmiyorum. Bu minvalde işleri olabildiğince Aytun’a (menajer) veya asistanlarına paslıyorum. Zira sanat yapmak için gereken vakitten çalıyor bu tarz işler ya da bazen aynı vokal kaydını 100’üncü kez almak da çok can sıkıcı olabiliyor ama ona katlanırım çünkü sonuçta güzel bişey ortaya çıkacak. Ayrıca turneler de bazen çok dertli olabiliyor, uykusuzluk, açlık ve stres olabiliyor. Daha ünlü oldukça bu tarz sıkıntılar ortadan kalkıyor büyük oranda.

Sık sık konser veren isimlerden birisiniz. O günkü dinleyicilerin, mekanın atmosferinin performansınıza etkisi oluyor mu?

Kesinlikle, bazen seyirci oturup dinlemek isteyen bir kitle oluyor. Ne kadar söyletmeye çalışsam, hikayeler anlatsam, espriler yapsam da olmuyor. Bazen de seyirci o kadar yüksek enerjili oluyor ki ben çok düşük kalıyorum. Ayrıca mekan mimarisi ve akustiği de herkese farketmedikleri subliminal etkiler ediyor. Örneğin; ses yalıtımı olan bir salonda çaldığımız şeyleri biz de seyirci de net duyduğu için ortaya kaliteli bir çalım ve duyum çıkıyor. Bu da seyircinin etkileşimini etkiliyor; daha çok katılmak istiyor ya da tam tersi bazen mekanlarda kulak delen tizler veya çok yankı olabiliyor. Bu da izleyeni konserden bi nebze koparıyor. 

Dinleyici kitlesi açısından unutamadığınız bir performansınız var mı? Performansınız üzerinde olumlu etkisi olduğunu düşündüğünüz?

Sanırım iki yıl önceydi, Beşiktaş’taki bir konserimiz beklediğimizden çok daha kalabalık geçmişti ve o sıralardaki bir kaç konserimizin aksine aşırı heyecanlı ve enerjisi yüksek bir dinleyici kitlesi vardı. Bi şarkı bittiğinde birden hep bir ağızdan Toprak Yağmura şarkısını söylemeye başladılar anlaşmış gibi. Bütün seyirci! Çok duygulanmıştım. 

Spotify müzisyenlerin çalışmalarını paylaşmasına aracı olan bir platform olmasının yanı sıra son dönemdeki yenilikleriyle aslında bir noktada onlara nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda da yönlendiriyor. Şöyle ki en basiti listelerde yer alabilmek için bile Spotify’ın “uygun bulduğu”, istediği tarzda fotoğrafları yüklemek gerekiyor. Bu gibi gelişmeleri düşündüğümüzde bir müzisyen olarak baskı altında hissettiğiniz oluyor mu? Ya da bu yolculukta isteseniz de tek başınıza hareket edemediğinizi düşünüyor musunuz?

Müzik endüstrisinin geldiği noktada sadece şarkıyı yapıp kenara çekilmek yeterli olmuyor. Pazarlama, yapım şirketleri, edisyon, prodüksiyon, mix, mastering gibi konularda da bilgi sahibi olmanız gerekiyor sanki. Rekabetin artması da bunun bir nedeni tabi. Spotify bazı konularda tekelleşmesi tabi ki bir çok insan için sorun yaratabiliyor. Bunu dillendirenler de oluyor ünlü sanatçılardan ancak günün sonunda dinleyicilerin açık ara en çok kullandığı aplikasyon olmasından dolay dikte ettiği şeyleri yapmak zorunda kalabiliyoruz. Benim şahsen hiç bir zaman fotoğraf çektireyim kapak olayım ve benzeri şeylere ilgim olmadı. Çok büyük oranda müziğin müzik kısmıyla ilgileniyor ve onu yapmak istiyorum. Diğerleri sıkıcı meşgalelermiş gibi geliyor. Ekonomik ve istatistik konular da aslında çok ilgimi çekiyor ama fotoğraf çekimleri, klip çekimlerinde sıkılıyorum. Ama fotoğraf çektirmeden de listeye kapak olunmuyor tabi. Tek başına hareket etmek gelinen noktada imkansıza yakın. Belki yapay zeka konusundaki ilerlemelerle bu tarz isteklerde de değişiklik olabilir. 

Konserler bir yandan devam ediyor. Yılın sonuna yaklaşırken ilerleyen planlarınız arasında neler yer alıyor? 2023 nasıl geçti, 2024’te bizi neler bekliyor?

2023 müzikal anlamda keyifli geçti benim için, konserlerimizde daha profesyoneliz artık. O eski bar grubu havamızdan sıyrıldık. Dinleyicilerimizi heyecanlandıran oyunlar ekledik çalımlarımıza. 2024 için büyük hedeflerimiz var ekipçe. Umarım terörsüz, yangınsız, festival iptalsiz, skandalsız bir yıl geçiririz. 

Son olarak Kayıt Dışı okuyucularına neler söylemek isterisniz?

Naber?