Söyleşi serimizin ikinci bölümünde Kayıt Dışı ekibi olarak çok sevdiğimiz bir ismi ağırlıyoruz! Huzurlarınızda rap müziğin cesur ismi Çağrı Sinci! Pandemi dönemi üretimini nasıl etkiledi? Şarkı sözlerini yazarken çekinceleri oluyor mu? Rap kültürü insanlara yeterince doğru aktarılabiliyor mu? gibi sorulara yanıt bulduğumuz bu keyifli söyleşi sizi bekliyor. İyi okumalar!

İlk olarak pandemi döneminden başlamak istiyorum. Evlere girmeden birkaç ay önce Çığ‘ın lansman konseri gerçekleşmişti. Daha sonrasında konserlere doyamadan karantinaya girmek durumunda kaldık. Peki siz bu süreçte neler yaşadınız? Tüm bu olup bitenler üretiminizi nasıl etkiledi?

Bahsettiğin konser ve ardından 21 Şubat’taki Karga konserinde, seyircilerle aramızdaki enerji akışı çok özeldi. Daha önceki konserlerde -bir iki istisna hariç- seyircilerin yarısından fazlası bana “Bi bakalım nasılmış?” diyerek oraya gelmişler gibi geliyordu ama o son iki konserde nereye geldiklerini bilen ve sonuna kadar tadını çıkaran bir kitlenin varlığını gözlemledim. Çok daha büyük konserlere her bakımdan hazırdık ki pandemi süreci başladı ve her şeyi ertelemek zorunda kaldık. Adı kesin olmayan ama Arifiye İstasyonu koymak istediğim bir band kurmuş düzenli provalar yapıyorduk. Erteledik diyelim. Bu biyolojik savaş esnasında çokça şarkı yazdım ve kaydettim. Yeniden beat yapmaya başladım. Yediğime ve özellikle içtiğime dikkat etmeye başladım. Her şeyin normale dönmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

Sizinle en son konuştuğumuzda 2020’nin ilk ayındaydık ve daha o zamandan elinizde birçok parça vardı. Peki bu süreçte dinleyicilerinize neler hazırladınız? Özellikle 2021 yılı içerisinde bizleri bekleyen projeleriniz neler?

Evet, Çarpıntı ve Terbiye‘den bahsetmiştim diye hatırlıyorum. Sırada yine Deniz Sungur’la Talan var. Bolca tekli, bolca düet ve tüm altyapılarını kendim yapıp evde kendi başıma kaydettiğim, henüz adını koymadığım bir uzun çalar, ardından Savaş C prodüktörlüğündeki sonradan albüm halini alacak birçok tekli yayınlamayı planlıyorum. Sonra da artık uzun süre bir şey yapmayayım, biraz dinleneyim diyorum. Belki biraz beat’lere belki de yazılarıma odaklanırım.

Benim için Çağrı Sinci, yaptığı müzikle derdini anlatmaya çalışan, toplumsal konuları göz ardı etmeyen ve bunları kendi tarzına uygun şekilde dile getiren, cesur bir insan. Peki siz bu parçaları yazarken nasıl bir ruh hali içerisinde oluyorsunuz? “Bunu böyle yazarsam başıma iş alırım” diye düşünüp vazgeçtiğiniz veya yumuşattığınız anlar oluyor mu?

Ne yalan söyleyeyim bazen düşüncelerimi, bırak doğrudan şarkı yapmayı, tweet bile atsam bir daha gün yüzü göremezmişim gibi geliyor. Şaka değil, dünyada Çin’den sonra en fazla tutuklu gazeteci Türkiye’deymiş. Gazeteciye bunu yapan memleket MC’ye neler yapmaz. Yumuşatamıyorum, sembollerin arkasına saklıyorum. Onu da beceremezsem düz yazı yazıp rahatlıyorum.

Gözlemlediğim kadarıyla gerek konserlerde gerekse sosyal medyada sizi destekleyen inanılmaz güzel bir kitle var. Sadece fan-sanatçı ilişkisi değil, gerçekten anlatmak istediğinizi anlayan bir kitleye sahipsiniz. Öncelikle anlattıklarınızın birilerine ulaşıyor, onları etkiliyor olması nasıl bir duygu? Bununla birlikte “Ya beni anlamazlarsa” gibi bi’ kaygı taşıdığınız oluyor mu?

Harika bir duygu. Yok! O kaygıları aşalı çok uzun zaman oldu. Bir dönem benim için şarkı yayınlamak, mektubu şişeye koyup okyanusa bırakmaya benzerdi. Şahsıma değil de yazdıklarıma, söylediklerime ve fikirlerime hayranlık duyan insanların çoğunluğunun aydın, ciddi bir kısmının da kısmen ruh hastası olduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.

Yıllardır rap müziğin içerisinde olan, önemli bir isimsiniz. Peki yıllar boyunca devam eden bu süreci düşündüğünüzde, rap müziğin şu an olduğu nokta hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu kültür yeteri kadar doğru bir şekilde dinleyicilere/takipçilere aktarılabiliyor mu?

Bence hiçbir zaman aktarılamadı. En başından beri hem içerik hem söylem hem teknik hem de terminolojik olarak eksik aktarıldı.

Geçtiğimiz günlerde Çığlık albümünü sosyal medya üzerinden satışa sundunuz. Fakat albüme belirli bir fiyat vermek yerine dinleyicilerinize bıraktınız. Bunun özel bir sebebi var mı? Bunu sürdürmeyi düşünüyor musunuz?

Aslında satışa sundum denemez. Biliyorsun albüm çıkalı 2 sene oluyor, evde içi CD dolu bir kutu buldum, konserlerden falan kalanlar. Evde duracaklarına satılsınlar diye öyle bir paylaşım yaptım, müthiş ilgi gördü hiç beklemiyordum. Evet, ben bu işi ilk Modern Zamanlar albümü için yapmıştım, adını da kendimce “gönüllü ödeme” koymuştum. Ticaret değil de dayanışma olsun istedim, bunu hep böyle yapamayız ama bu konsept benim için ürün satışının vazgeçilmezi olacak.

Kültür Endüstrisi’nin alt/karşı kültür ürünlerini popüler hale getirerek içini boşaltması Kitle Kültürü kadar eski bir şey. Her dönemin güçlü alt kültürü bir sonraki nesilde bir şekilde “pop” hale gelebiliyor. Bu bağlamda, konu müzik olduğunda, sound/dil veya üslup değişiminden çok “tavrın ehlileştirilmesinden” bahsetmek gerek. Bütün bu popüler kültür kaosunun ortasında bazı dinleyiciler ise, “kurtarılmış bölgeye” koşup bazı albümlere sığınırlar. Sizin o “öze” tekrar ulaşmak için, sığındığınız albümler hangileri?  

Mevzubahis Türkçe Rap ise en başta “Islamic Force – Mesaj” diyebilirim. “Crak – Yetkili”  ve “Killa Hakan – Çakallara” albümleri hemen ardından gelir. Dünyadan çokça albüm sayabilirim; “Wu-Tang Clan – 36 Chambers”, “Mobb Deep – The Infamous”, “Nas – Illmatic”, “Paris – Sonic Jihad”, “Ärsenik – Quelques Gouttes Suffisient” ve “Non Phixion – The Future is Now” ilk aklıma gelenler.

Hip Hop Kültürü’nün insanları hem üretim sürecinde hem de felsefi olarak bir şekilde çok yönlülüğe sevk ettiğini düşünüyorum. Bazen koşulların sonucu gereği de olsa, bir MC aynı anda beatmaker/prodüktör olarak da karşımıza çıkabiliyor. Aklıma ilk gelen örnek, sizin de çok sevdiğinizi bildiğim RZA. Rönesans adamı olmasının da ötesinde, RZA gibi sanatçıları düşündüğümde aklımda olan şey, bu çok yönlü insanların, çok çalışkan bir tür “geek” olduğu oluyor. Sizin de beatmaker/prodüktör olarak, Jazz’dan halk müziğine hatta soundtrack’lere kadar birçok farklı janrdan materyalleri kullandığınızı duyuyoruz. Bu hem ciddi bir araştırma gerektiren hem de iyi bir dinleyici/izleyici olarak gerçekleştirilebilecek bir şeymiş gibi gözüküyor. Hem sanatçı hem de dinleyici olarak, gerçekten rap dışındaki müzikleri de yakından takip ediyor musunuz? Bununla birlikte, deneyimledikleriniz, gördükleriniz dışında, müziğinizi ve liriklerinizi etkileyen başka sanat ürünleri var mı?

Küçükken pek bilgisayar oyunu oynamazdım, benim oyunum Reason’da beat yapmaktı. Az bilinen etkileyici sample’lar bulmak da işimin önemli bir parçasıydı. Bu sayede Dvorjak’tan, Ennio Morricone’ye oradan Orhan Gencebay’a sıçrayan ilginç müzik listelerim oldu. Yakından takip etmesem de mutlaka göz atıyorum. Bunun da müzik zevkimi geliştiren bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Graffiti ve Break Dance’ın enerji ve stilimi; izlediğim filmlerin, okuduğum öykü, şiir ve romanların da içerik ve söylem sınırlarımı ve ifade kapasitemi etkileyip geliştirdiğini söyleyebilirim.

Son olarak herkesin merak ettiği bir soruyu yeniden sormak istiyorum. İndigo ile birlikte bir şeyler üretmeyi planlıyor musunuz?

Şimdilik planlamıyoruz.


Söyleşi: Zeynep Toker & Eren Abacı